İşte Dersimdeyiz
Methini çok duyup kendisi ile müşerref olamadığımız
memlekette
Dersim’i ben aslında şimdiye değin Dersimliler ve Dersime
gelmiş olanlar üzerinden tanıyor(d)um
İki kesim de öve öve bitiremezlerdi bu kenti
Yolda, dağların arasından kıvrıla kıvrıla ilerlerken, uzakta
dağlarla çevrili bir koyağın içinde görünen evleri Büşra’ya gösterip, “Bak,
oarası galiba” dediğimde başlamıştı kanım kaynamaya Dersim’e
Bir tılsım var sanırım bu bölgede
Hissettiğiniz ama adını koyamadığınız, buna gerek bile
duymadığınız bir tılsım
Dersim’de irtibat kişimiz Gülşen idi
Gülşen’i Burcu vasıtası ile bulmuştuk
Zaten bu seyahatte Hülya ile Burcu’nun bir sene kadar önce
aynı bölgede gezerek hayata geçirdikleri, “Bohçamda Anadolu” sürekli yolumuza
ışık tuttu
Antakya’dan Merve ve Aslı’yı da bu sayede tanıdık, Dersim’den
Gülşen’i de
Biz yol yorgunu, akıl yitkini iki meczup gezgin olduğumuzdan
ne günü farkediyoruz artık ne de sırada ne olduğunu
Ama işte Dersimli biri varsa işin içinde bu hiç sorun değil
Cumartesi aradı Gülşen, “Ne yaptınız, ne zaman geliyorsunuz?”
demek için
Aslında araması gereken biz iken o arıyor sürekli
Bir yerde bir çıkmaza düştüğümüzde ayağa kaldırıyor Gülşen’in
hayat ve memat dolu sesiyle bize coşkuyla söylediği, “Dostlar, hadi sizi
bekliyoruz, nerde kaldınız!!!!” sözü
Soldan sağa: Gülşen, anavarza ve Petrön |
Dersim’e girmek üzere iken de arıyor, ben Çarşı’dayım diyor
Gülşen’i daha önce hiç görmüş değiliz
Facebooktan ekleme çabalarımız onun isim ve soyadında çok
kişi bulunması ve benim şimdi yanlış anlama olmasın önsezilerim ve onun beni
eklemeyi habire atlaması sonucu sonuçsuz kalmış
Otobüs muavini (Diyarbakır’dan Trabzon’a giden Tuncelililer
Seyahat) “Dersim’de inecek yolcularımız
geçmiş olsun” derken aşağıda bekleyenler arasında bir kişiyi seçip, “Gülşen
olsa olsa bu kişidir” diyorum ama ihtiyatı elden bırakmakta olmaz
Aşağıda telefonu alıp aramaya yeltenirken, “Siz misiniz?”
diyor
Bagajdan bavulunu alıp yanıma gelen Büşra ile birlikte, “Evet
Gülşen, biziz” diyoruz gülerek
Sonrası aslında bir aksiyon filmi gibi
Ne ara ne oldu, kim gitti, kim uçtu hepsi kayıp
Bizi hemen konaklayacağımız Kamer Misafirhanesine getiriyor
“Siz bir duş alın, 10 dk dinlenin, ben geliyorum” diyerek
çıkıyor
Kamer’in merdivenlerine tırmanmaya erinip aşağıdan “heyyyy,
hoyyyy” sesleri ile çağırıyor bir 15 dk sonra
Dışarı çıkacakken merdivenin başından aşağıya, Gülşen’e
sesleniyor Büşra, “Burda rahat giyinebilir miyim?”
“Burası Dersim güzelim” diyor Gülşen, aşağıdaki sandalyeye
oturmuş şortunu çekiştirirken, “İstediğin gibi giyin, rahat ol”
Yüzünde güller açarak odasına koşuyor Petrön
Bir kadını mutlu etmek demek bu kadar kolay ha
Şarap rengi bordo eteği ile çıkıveriyor 15 saniye sonra
gülüşü daha da yayılmış olarak
Aklıma birkaç gün önce galiba Diyarbakır’da söylediği, “Ben
galiba uzun bir süre bu pantolonumu giymeyeceğim” sözü geliyor
Yol süresince, erkek bakışından, toplumsal cinsiyetten,
kadınların erkek egemen dünyada rahat hareket edememesinden konuşmuş durmuş
olduğumuz halde o anda dank ediyor kafama durumun vehameti
Onun bu sevinci diğer yerlerde kendisini ne kadar kastığının
bir göstergesi
Benim tahayyül bile edemeyeceğim bir durum bu
Gülşen, övünerek anlatıyor memleketini, “Burda sabah 5’de
tek başına çık dolaş, çarşıya in, sokaklarda gezin, kimse rahatsız etmez seni,
burası Dersim. Hem bizim buralarda hırsızlıkta olmaz hiç, herkes herkesi tanır”
Birini arayıp bizi almasını istiyor
O kişiyi beklerken yolun kenarında tezgah açmış ressamlık
yapan Piro abi ile tanışıyoruz
Beni yanındaki sehpaya, Büşra’yı diğer yanındaki sandalyeye
buyur ediyor
Piro, pirin argosudur diyor
İlla bir şey ikram etmek istiyor, şimdi yemek yiyeceğiz,
yarına kalsın diyoruz
Yaklaşınca onun BMW değilde Skoda olduğunu farkediyorum
Araba markaları ile aram hep kötü olmuştur zaten
Hiç ilgimi çekmez, hiç umrum olmaz
Diyarbakırda, Hasan abinin evine gidecekken, “Sizi beyaz bir
doblo alacak, plakası şu” demişti Hasan abi
Telefonu kapatınca Büşra’ya durumu aktarıp, “Doblo ne ki?”
diye sormuştum, işte bu derece bilmem araba meselesini
Skodayı BMW sanmışım çok mu!!!
Kadir ile bu şekilde tanışıyoruz
Diyarbakır’da son gece taş çatlasın 1,5 saat uyumuşum,
uykudan içim eziliyor
Arabası ile bir o tepeye bir bu tepeye çıkarıyor Kadir bizi
Veganlık meselesini açıyorum hemen
10 şehirdir duyduğumuzu yineliyor, “Siz Dersim’de kesin aç
kalırsınız!”
Halikarnas Cafe'de vegan mönü |
Gülşen ile kafa kafaya verip anca Halikarnas Cafe’de vegan
seçenek bulabileceğimize kanaat getiriyorlar
Oraya yollanıyoruz
Biz gelmeden bir gece önce Dersim’de bir kadın kocası
tarafından vurularak öldürülmüş
Dersim’de 10 yıldır muhabirlik yapan Kadir, Dersim’de ilk
defa yaşadığımız bir durum bu diyor sıkılarak
Biz masada oturmaya devam ederken katilin teslim olduğu
bilgisi geliyor
Dersim’i, töreleri, gelenekleri aktarıyorlar hızlı hızlı
Bizde kapı eşiğinin melaikesi vardır diyor Kadir
Kimse melaike rahatsız olmasın diye kapı eşiğine oturmaz
Aslında Dersim, Hozat’ın olduğu yerdir diye ekliyor
Dersim’in bir şehir değil bir bölge adı olduğunu içine
Elazığ’ı da kattığını belirtiyor
Göbekli Tepe’yle yarışacak tarihi bir yerimiz var, haberiniz
var mı diyor sonra
Ve Yılcalı Höyüğü’nü anlatıyor
Ardına Munzur Su Fabrikası’nda devam eden grevi, bu grevi
endüstriyel şirketlerin Munzur’u baltalamak amacıyla ortaya çıkardığını iddia
ediyor
Arada telefonumu kontrol ediyorum arayan eden var mı diye
Köylüm, akrabam Sedat’ın, “Alper abi, niye haber etmiyorsun,
ben de burda yaşıyorum, görüşelim mutlaka” mesajını alıyorum
Sedat, telefon numarasını da yazmış
Arıyorum, “Halikarnas Cafe bizim eve çok yakın, dur orda
abi, hemen geliyorum” diyor
Sedat bir arkadaşı ile geliyor mekana
Kadir, Gülşen ve Büşra ile selamlaşıp başka masaya geçiyoruz
Havadan sudan, köyden Dersim’den konuşuyoruz
Sedat benim kardeşim, köylüm, akrabam
Bebekliğini biliyorum keratanın
Hakkını teslim ediyor Dersim’in
Çok güzel yer, komşularımızla aramız çok iyi, buralarda hiç
hırsızlık, gasp olmaz, bir de Adana’yı düşünsene abi
Makaraları koyveriyoruz birlikte
Saat geceyarısına yaklaşmış, içimdeki uyku dağları aşmışken
hadi bakalım diyorlar, bir de Munzur’u gösterelim size
Yani diye düzeltiyorlar
Bu saatte görünmez gerçi ama sesini dinlerken yıldızlara
bakmanın keyfini yaşatabiliriz
Kadir’in BMW görünümlü Skoda’sı ile düşüyoruz yeniden yola
Bir yerden sonra “Artık burdan sonrası devlet denetiminden
azade” diyorlar
Kör karanlıkta tepelere çıkıyoruz
Munzurun yanında bir yere park ediyor Kadir
Farları kapatınca anlıyoruz karanlığın dipsizliğini
Ama gürül gürül bir su sesi var
Ve başımızın üstünde ışıl ışıl bir gökyüzü
Eskiden daha çok yıldız vardı, azaldı şimdi diyor Kadir
Büşra içinden şarkı mırıldana mırıldana karanlıkta
kayboluyor
Gülşen, milliyetçi bulduğu için sevmediği ismimin yerine
daha çok hoşuna giden “Tolga”yı kullanma kararı alıyor
(“Tolga”nın Alper’den daha milliyetçi bir isim olduğunu,
savaşçıların, Eski zamanlardaki Türk savaşçıların başlarına geçirdiği savaş
başlığı anlamına geldiğini söylemiyorum ona)
Soldan sağa; Petrön, Gülşen ve Kadir |
Dönüş yoluna çıkıyoruz birlikte
Daha gezecek çok yer var diyorlar
Bizim derdimiz gezmek değil, bir amacımız var
O da Dersim’i Yeşil Gazete aracılığı ile ulaşabildiğimiz
herkese götürmek diyemiyoruz bile
O denli dost canlısı, o denli coşkulularki
“Dostum” diyorlar mesela
Diyarbakır’da da en çok bu hitabı duymuştum
Savaş ve Barış ikizlerinden Barış sürekli bana “Dostum”
şeklinde hitap etmişti
Dersimdeki istirahat mekanımız Kamer Misafirhanesi |
Dersim’de farkettiğim diğer bir şeyde insanların rahatlığı,
mutluluğu
Belki bana öyle gelmiştir ama herkes gülümsüyor
Çapa yapan ihtiyar amcam da
Bakraca yoğurt taşıran teyzem de
Kadir bizi gezdirirken karşımıza çıkan ve yol dar olduğu
için kim önce geçecek “tatlı” tartışmasına tutuşan Kadir ve diğer araçtaki
arkadaşları da
Gülşen de
Piro abi de
Tanıdığım ve tanımadığım diğer insanlar da
Dersim
Ben geldim
Ve ilk günden seni sevdim
Dendiği kadar varmışsın
Hakkını teslim ederim.
#anavarrza
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder