23 Ağustos 2014 Cumartesi

Vejateryanlık mı? Veganlık mı? Peki ya Evrendeki Akış ( 1. Bölüm)

          Veganlar yani herhangi bir canlıyı sömürmemek için beslenme düzenlerini ve yaşam tarzlarını değiştiren insanlar hakkında konuşulduğunda aklımın bir köşesinden hep Nietzche’nin üstün insanı geçer. Hitler için Nietczhe üstün insan kavramıyla saf ari ırkını tanımlamıştı. Hollywood ise üstün insanı üstün erkeğe dönüştürüp piyasaya Süpermen adıyla sundu. Böylece üstün insan denilince aklımıza faşizm ya da gözlerinden ışın saçan, uçan, koşan; kaslı, kuvvetli insanları gelmesine neden oldu. Bana göre yağmurda kamçılanan bir atın acısını paylaşıp boynuna sarılıp ağlayarak aklını yitiren filozofuzmuz yanlış anlaşılmış.  insanlığımız bir üst seviyeye ulaşacaksa eğer saçımızın rengiyle ya da kaslarımızla sayesinde değil anlayışımız, olgunluğumuz ve sevgi dolu halimizden dolayı böyle bir merhaleye erişeceğiz. Belki de o gün ağaçların bilgeliğine sahip olacağız. Bir çok bitki türü gibi herhangi bir canlıyı öldürmeden ya da yaşamına zarar vermeden yaşamayı öğrenecek ya da  Hint fakiri Prahlad Jani gibi ototrof* bir beslenme rejimi geliştireceğiz. Sekiz yaşından beri yemek yemeden su içmeden tüm enerjisini güneş ışığından karşılayan hiçbir canlıya zarar vermemeyi hayat felsefesi bilmiş Prahland Pani belki de gelecekteki üstün insanın öncüsü. Peki biz neredeyiz bu yolculuk da. Onca savaşın, yıkımın, kırımın, açlığın, soykırımın, tür kırımının mimarı olan bizler nereye gidiyoruz? Çok katmanlı bir soru bu; televizyonlar, gazeteler kötüye gidiyoruz, diyor kötünün kötüsüne hayvanın da gerisine.  Bir de soruyu doğru bir cevaba evrilmesi için çabalayanlar var. Nietzche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ kitabında geçen; İnsan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip.”  İşte o  ipin üzerinde büyük bir dikkatle ve de cesaretle ilerleyenler var. Vejateryanlar ve de Veganlar bana göre insanüstüne doğru ilerleyen cambazlardanlar. Büşra Akman bu insanlardan ve de tanıdığım en güler yüzlü veganlardan birisi. Yakın zamanda Büşra Yerel Muhabir ağı projesi ile Yeşil Gazete editörlerinden Alper Tolga Akkuşla beraber Batman’da misafirimizdiler.
    Projenin maksadını aşan bir yapısı vardı.  Öncelikle Büşra’nın ve Tolgan’ın yarattığı enerji ve; bize kendini anlat, ile başlayan sohbetleriyle bir dostluk ağı oluşturma çabası içerisindeler. Yerel muhabirlerle tanışma dışında Büşra ve Tolga’nın hayatlarında da önemli bir yere sahip olan Ekoloji, Feminizm, Vejetaryanlık, Veganlık, fiziksel engellere aldırmadan hedeflere doğru ilerleme konularını irdeleyip tartışmaya açtılar.  Batman da Ekoloji ve Ekoköy dışında en fazla Veganlık konşuldu. Büşra bu konuda sorulan her soruya içtenlikle cevap verdi.  Toplantılara katılan Roni’nde dediği gibi; Büşra da sahurda niyet ettiği an tüm dünyanında kendisiyle beraber oruç tutmasını (tutmayanı münafık ilan edip taşlayan) vegan mümin havası yok. Daha bir ay önce veganlığa geçtiğinden olacak etobur geçmişini unutmamış. Bu sebeple tavukların yumurtasını, arının balını, küçücük oğlağı nasıl yersiniz katilsiniz diye birilerini suçlamak yerine neden böyle bir yol seçtiğine dair sorulan sorulara içtenlikle ve de gülümseyerek cevap verdi.   
         Veganlık tanımını 1944 ilk defa kullanan Danold Walson; Veganlık hayvanlar alemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur.”  Veganlar da vejateryanlar gibi et yememenin yanı sıra memeli hayvanın yavrusunun hakkı olan sütü, arının aylarca çalışması sonucu ürettiği ballı, tavuğun çocuğu olarak gördükleri yumurtayı da yemezler. Diğer taraftan Kapitalizm de vejetaryenlere gösterdiği ilgi ve alakayı veganlardan esirgemez. Bir kısım yiyeceği tüketmeyeceğini söyleyen bu veganlarla savaşmak yerine sevişir. Sırf veganlar mutlu olsunlar diye! içinde hayvansal ürün bulunmayan yüzlerce ürünü piyasaya sürer. Büşra’yı birçok vegandan ayıran özelliklerden birisi de hayvan sömürüsüne karşı olduğu kadar tüketime sürdüğü her ürünle sayısı bilinmez varlığın sömürülmesine neden olan kapitalizme de karşı durmasıydı. Sırf etten alabileceği proteini sağladığı için soya üretimi için açılan tarlaların yeryüzünde yarattığı tahribattı, GDO’lu soya tüketiminin insan evladının başına açtığı belaların farkındaydı.

Miraz Rusipî 
http://mirazruspi.blogspot.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder